Zalimlerin korkulu rüyası,mertliği.silah kullanma yeteneği,bilek gücü, gürzü büyük bir ustalıkla kullanması, pehlivanlığı, yiğitliği ve korkusuzluğu ile 12-13.YY Kurdistanında adından söz ettiren Rostemé Zal Kürtlerin milli kahramanı olup bazen Gılgaméş. Bazen de Herkül ile sıkça karşılaştırılmıştır.
Mazlumlar ve haksızlığa uğrayanlar başları sıkıntıya düştükleri zaman Rostem’e koşmuş ve sıkıntılarına mutlaka çözüm bulmuşlardır. Kahramanlığı ve haksızlığa karşı duruşu ile İran,Mezopotamya ve güney Kafkasya da zalimlerin korkulu rüyası olmuş ve yok edilmesi için bin bir türlü hileye başvurulmasına rağmen başarılı olamamışlardır. Böylesi bir yiğit ile başa çıkamayan İranlılar gibi Türklerde Kürtlerin milli kahramanı olan Rostem’i kendi milli kahramanları olarak görmüş ve O’nu çeşitli şekillerde sahiplenmişlerdir.
Rostem, daha doğmadan evvel Anne karnında iken dikkat çekmeye başlamıştır. Anne karnında daha üç aylık iken iri yarı bir hal almış, doğumu ancak, annesinin karnı yarılmak suretiyle gerçekleşmiştir. Bir günlük bir bebekken bir yaşında gibi görünmüş, beslenebilmesi için kendisine süt anne tutulmuş, on kişinin yiyebildiği kadar yemeği yiyerek kısa zamanda çok güçlü ve iri yarı bir hal almıştır.
Rostem, babası Zal’ın çalınmış olan kılıcını bulmak için Şiraz’dan Semerkand’a doğru yola çıkmıştır. Yolculuğu sırasında, zamanının ünlü pehlivanlarından olan Pehlevané Pola(Demir pehlivan)nın kızını görüp aşık olmuştur. Kızı alabilmek için, müstakbel kayınpederi ile güreşmek ve O’nu yenmek zorunda olan Rostem, Pelevané Pola ile üç gün boyunca müsabakaya tutuşmuştur. Ancak, hiçbiri diğerine üstün gelememiştir. Bir süre sonra Pehlevané Pola hastalanıp yatağa düşmüştür,Hekimler Pehlevané Pola’nın tek çaresinin aslan kanı içmesi olduğunu söyleyince tavsiyeye uyan Rostem, kayınpederini kurtarmak için aslan kanını getirmek maksadıyla aslan avına çıkar. Çok iri bir aslanla boğuştuktan sonra, onu öldürüp kanını kayınpederine getirir ve getirdiği bu kan kayınpederine çare olur.Pehlevané Pola iyileşir. Ama kısa bir süre sonra eceli ile ölür. Rostem de bu ünlü pehlivanın kızı Rübab ile evlenir.
Rostem’in kazandığı önemli zaferlerden bir tanesi de, Pehlevané pola’nın düşmanlarından olup, kendisini daha önce öldürmeye gelen Rum silahşorlarından birisiyle yaptığı savaş olmuştur. Rum silahşorla yaptığı savaşı kazanmış ve onu öldürmüştür. Rum silahşorun intikamını almak isteyen Rum Pontus Kralı intikam almak için Rostem’in üzerine yirmi bin kişiden oluşan güçlü bir ordu göndermiştir. Çoğu zaman yalnız başına, bazen de eşi ve kayınpederinin çiftliğinde çalışan adamlarıyla birlikte bu büyük orduya karşı savaşmış ve bunların önemli bir kısmını öldürdükten sonra, geri kalanlar da kaçmıştır. Böylece büyük bir zafer kazanmış, kendi memleketinde huzur ve güveni sağlayarak eşi ile birlikte mutlu ve uzun bir ömür yaşamıştır.
Bir başka söylentiye göre
Rostemé Zal yenilmez bir savaşçıdır. şeytanı bile teke tek döğüşte yenmiş ve böylece yenilmez olduğunu ispatlamıştır. şeytan "seni, yine sen öldüreceksin" demiş ve bunu yapmak için epeyce uğraşmıştır. en sonunda şeytan, sudan tahmina adlı bir güzeller güzeli kadın yapmış ve Rostem’in tahmina ya aşık olmasını ve onu elde edememesini sağlamıştır. Neyse, kralı ile arası bozulan rostem, doğu sınırını tek başına korumak için sınıra yollanmış ve şeytan ile ahbaplık kurup arkadaş olmaya başlamıştır. Sınırında Rostem’in olduğunu öğrenen komşu kral: Büyük bir ordu ile onun üstüne gidecekken rüstem in yaptıklarından etkilenen komşu prenses bunu önlemiş ve rüstem i saraya çağırmıştır. Aslında bu prenses Rostem in her zaman hayalini kurduğu Tahmina dır ve su değildir. Evlenirler. Bir çocukları olur. Rostem savaşmaya tekrar başlar ve yirmi küsür yıl sonra bilmeden kendi oğlu ile çarpışır. Kaybeder. Rostem'i yenen de kendi oğludur.
İslam Alimlerinden Bir rivayete göre;
Hz. Ali'ye Allah C.C. Aslanım dediği zaman Hz. Ali bir benlik duygusuna kapıldı. O kadar güçlüyüm ki Rabbim bana Aslanım dedi. ve Allah C.C.'ye dua etti “Rabbim senin yarattığın güçlülerden birini bana göster” dedi. O vakit Cebrail A.S. insan kılığında gelerek Hz. Ali'ye mezarlığa git ve “Rostem” diye seslen dedi. Hz. Ali mezarlığa giderek “Selamın Aleyküm Rostem “diye seslendi bir çok mezardan Aleyküm Selam diye çok sesler geldi o zaman Cebrail A.S. tekrar gelerek, Hz. Ali'ye “Rostemé Zal” diye seslen ve sakın elini verme dedi. Hz. Ali tekrar mezarlığa döndü ve Selamın Aleyküm Rostemé Zal diye seslendi. O an mezardan çıktı birisi. Toprağa bastı ve beline kadar toprağa gömüldü. “Ya Ali” dedi “Tut elimide çıkayım”. Hz. Ali yerden aldığı bir taşı Rostem'in eline tutuşturdu. Rostemé Zal taşı bir sıktı suyunu çıkardı. Üfledi tozunu çıkardı. “Ey Ali” dedi “Allah C.C. sana Aslanım dedi. Bana Kedim dahi deseydi sen o zaman görseydin”
Bir başka söylentiye göre Rostemé Zal hikayesi şöyledir.
Simurg bilge ağacının dallarında yaşar ve herşeyi bilir. Aynı zamanda tüm kuşlar aleminin hükümdarıdır.
Zora düşen kuşların imdadına yetiştiğine inanılır. Kuşlar zorda olmasına rağmen Simurg bir türlü imdatlarına yetişmiyor. Kuşlar toplanıp huzuruna çıkmak isterler. Yol uzun, yol zahmetli. Yedi dipsiz vadiyi geçmeleri gerekiyor.Altıncı vadi, “şaşkınlık”, yedinci vadi ise, “yokoluş” vadisidir. Bu arada kimisi düşer, kimisi de çeşitli bahanelerle geri döner.
Kaf dağına sadece otuz kuş ulaşır ve şunu öğrenirler; Simurg kendileri, yani Simurg; Kaf dağına ulaşan otuz kuş. Bilirim ki her insanın cevheri yüreğinde ve beyninde gizlidir. Edebiyatta hedefe ulaşabilmek zahmetlidir. Sayısız dorukları aşmak gerek. Ve bilirim ki yeterki insan istesin şu yeryüzünde başaramayacağı şey yoktur. Edebiyatta aranan şey ise hepimizin yüreğindeki cevherdir. Simurg ile ilgili anlatılan efsaneler bununla da bitmez. Simurg’un rivayetleri Kürt efsanesi olan Zal oğlu Rüstem’de de gelir yerini alır.
Sam, namı dört tarafta, yedi iklimde bilinen bir kahraman. Çevresinde herkes ona gıpta ile bakarken, düşmanları da onun bir açığını ararlar. Sam, mutlu gibi görünse de yüreğinde evlatsızlık acısıyla yanıp tutuşur. Çocukları olmayan Sam, savaşa gider. Gittikten sonra beyaz saçlı, beyaz kaşlı, beyaz kirpikli bir çocuğu olur. Saraydakiler bu ilginç çocuğu saklamak isterler Sam’dan. Daha sonra bu sırrı saklamanın doğru olmadığına karar veren saraylılar çocuğu Sam’a gösterirler. Çocuğun karşısında şaşkına uğrayan Sam, düşmanlarının kendisine güleceğini ve bu çocuğun uğursuzluğun belirtisi olduğunu öne sürerek Zal’ı götürüp Kaf dağına bırakır. Kaf dağında Zal ölümle pençeleşirken Simurg gelir. Simurg’un niyeti kötüdür. Çünkü, Zal’ı aç bekleyen yavrularına yem yapmak ister. Yavrular kıymazlar Zal’a. Simurg yavrularıyla birlikte Zal’ı da büyütür. Ona zorluklarla mücadele etmesini ve konuşmasını öğretir. Sam vicdan azabı çekmeye başlar.
Sam, Kaf dağına oğlunun akibetini öğrenmek için gider. Çocuğunu Simurg’un yanında diğer kardeşleriyle oynarken bulur. Simurg, Zal’ı sırtına alıp babasının yanına getirir, “Bu babandır” der. Zal’ın babasına karşı saygılı olmasını ister. Kucaklaşırlar baba ile oğul. Bu arada Simurg, Zal’a bir tüy verir. “Başın sıkıştığında bunu yak” der. Yakıldığı zamanda Zal’ın yanında hazır ve nazır olacaktır.
Sam, oğlunun gücünü sınamak için pehlivanlar getirir ve Zal’ın karşısında hiç kimse duramaz. Attığı ok ise hedefini şaşmaz. Babasının verdiği görevleri layıkıyla yerine getiren Zal, artık namı dört tarafı tutmuş bir kahramandır.
Zal babasının yönetimindeki Kral Mihrab’ın sarayına uğrar. Orada Mihrab’ın güzel kızı Rubade’yi duyar. Rubade de duymuştur Zal’ın yiğitliğini ve yakışıklılığını. Rubade ile Zal daha görüşmeden birbirlerine aşık olurlar. Velhasıl evlenirler. Zal savaştayken çocuğu olmak üzere olduğunu duyar ve eve döner. Lakin, dokuz ayı geçmesine rağmen çocuk bir türlü doğmaz. Rubade’nin çığlıkları yeri göğü inletir. Zal da bir tasın içinde Simurg’un verdiği tüyü yakar. Hemen Simurg içeri süzülüverir. Rubade’ye içmesi için bir şurup verir. Ve böylece Zal oğlu Rüstem doğar. Vücudu ölümlülere benzemez. Çünkü normal insanlardan daha büyüktür. O gündür bugündür Zal oğlu Rüstem hakkındaki hikayeler dilden dile dolaşıp durur
Rostem, Medler ve Turan Türkleri arasında meydana gelen savaşların anlatıldığı efsanelere de konu olmuş ve kahramanlığı, sahip olduğu yenilmez gücüyle ön plana çıkmıştır. Bu sebepten dolayıdır ki, özellikle yiğitliği, pehlivan yapısı ile kendilerinden söz edilen hükümdarlar için de Rostem benzetmesi yapılmıştır. İranlılar ve Turan Türkleri arasında meydana gelen savaşlarda ön plana çıkan Türk kahraman ve savaşçılarından biri Alp Er Tonga’dır. Alp Er Tonga ile Rostem arasında bir çok çarpışma olmuş,bu iki isimden sıkça söz edilmiştir..
Med saldırılarına karşı koymak isteyen Turan hükümdarı Alp Er Tonga’ya haber yollayarak gelmesini istemiş ve akabinde O’nu İran üzerine yollamıştır. Bu haberi alan İranlılar da Zal’e müracaat ederek yardım istemişler. Zal, artık yaşlandığını belirterek yerine oğlu Rostem’i yollamıştır. İki taraf arasında meydana gelen savaşta, Rostem galip gelmiş, Alp Er Tonga’yı da son anda Türk savaşçıları kurtarmışlardır. Yenilen Alp Er Tonga babasının yanına dönmüş ve daha sonra barış yapılmıştır.
Rüstem ile Alp Er Tonga, birkaç kez muhtelif sebeplerle karşı karşıya gelmeye devam etmişler ve hemen her seferinde Rüstem galip gelmiştir. Savaş dışında med pehlivanları ile Turan Türk pehlivanları da karşı karşıya gelmişler, Rüstem dışındaki med pehlivanlarının tamamı yenilmesine rağmen, Rüstem’in bileği bükülememiş ve neticede yine zafer kendilerinin olmuştur.
Mazlumlar ve haksızlığa uğrayanlar başları sıkıntıya düştükleri zaman Rostem’e koşmuş ve sıkıntılarına mutlaka çözüm bulmuşlardır. Kahramanlığı ve haksızlığa karşı duruşu ile İran,Mezopotamya ve güney Kafkasya da zalimlerin korkulu rüyası olmuş ve yok edilmesi için bin bir türlü hileye başvurulmasına rağmen başarılı olamamışlardır. Böylesi bir yiğit ile başa çıkamayan İranlılar gibi Türklerde Kürtlerin milli kahramanı olan Rostem’i kendi milli kahramanları olarak görmüş ve O’nu çeşitli şekillerde sahiplenmişlerdir.
Rostem, daha doğmadan evvel Anne karnında iken dikkat çekmeye başlamıştır. Anne karnında daha üç aylık iken iri yarı bir hal almış, doğumu ancak, annesinin karnı yarılmak suretiyle gerçekleşmiştir. Bir günlük bir bebekken bir yaşında gibi görünmüş, beslenebilmesi için kendisine süt anne tutulmuş, on kişinin yiyebildiği kadar yemeği yiyerek kısa zamanda çok güçlü ve iri yarı bir hal almıştır.
Rüstem, babası Zal’ın çalınmış olan kılıcını bulmak için Şiraz’dan Semerkand’a doğru yola çıkmıştır. Yolculuğu sırasında, zamanının ünlü pehlivanlarından olan Pehlevané Pola(Demir pehlivan)nın kızını görüp aşık olmuştur. Kızı alabilmek için, müstakbel kayınpederi ile güreşmek ve O’nu yenmek zorunda olan Rostem, Pelevané Pola ile üç gün boyunca müsabakaya tutuşmuştur. Ancak, hiçbiri diğerine üstün gelememiştir. Bir süre sonra Pehlevané Pola hastalanıp yatağa düşmüştür,Hekimler Pehlevané Pola’nın tek çaresinin aslan kanı içmesi olduğunu söyleyince tavsiyeye uyan Rostem, kayınpederini kurtarmak için aslan kanını getirmek maksadıyla aslan avına çıkar. Çok iri bir aslanla boğuştuktan sonra, onu öldürüp kanını kayınpederine getirir ve getirdiği bu kan kayınpederine çare olur.Pehlevané Pola iyileşir. Ama kısa bir süre sonra eceli ile ölür. Rostem de bu ünlü pehlivanın kızı Rübab ile evlenir.
Rostem’in kazandığı önemli zaferlerden bir tanesi de, Pehlevané pola’nın düşmanlarından olup, kendisini daha önce öldürmeye gelen Rum silahşorlarından birisiyle yaptığı savaş olmuştur. Rum silahşorla yaptığı savaşı kazanmış ve onu öldürmüştür. Rum silahşorun intikamını almak isteyen Rum Pontus Kralı intikam almak için Rostem’in üzerine yirmi bin kişiden oluşan güçlü bir ordu göndermiştir. Çoğu zaman yalnız başına, bazen de eşi ve kayınpederinin çiftliğinde çalışan adamlarıyla birlikte bu büyük orduya karşı savaşmış ve bunların önemli bir kısmını öldürdükten sonra, geri kalanlar da kaçmıştır. Böylece büyük bir zafer kazanmış, kendi memleketinde huzur ve güveni sağlayarak eşi ile birlikte mutlu ve uzun bir ömür yaşamıştır.
Bir başka söylentiye göre
Rostemé Zal yenilmez bir savaşçıdır. şeytanı bile teke tek döğüşte yenmiş ve böylece yenilmez olduğunu ispatlamıştır. şeytan "seni, yine sen öldüreceksin" demiş ve bunu yapmak için epeyce uğraşmıştır. en sonunda şeytan, sudan tahmina adlı bir güzeller güzeli kadın yapmış ve Rostem’in tahmina ya aşık olmasını ve onu elde edememesini sağlamıştır. Neyse, kralı ile arası bozulan rostem, doğu sınırını tek başına korumak için sınıra yollanmış ve şeytan ile ahbaplık kurup arkadaş olmaya başlamıştır. Sınırında Rostem’in olduğunu öğrenen komşu kral: Büyük bir ordu ile onun üstüne gidecekken rüstem in yaptıklarından etkilenen komşu prenses bunu önlemiş ve rüstem i saraya çağırmıştır. Aslında bu prenses Rostem in her zaman hayalini kurduğu Tahmina dır ve su değildir. Evlenirler. Bir çocukları olur. Rostem savaşmaya tekrar başlar ve yirmi küsür yıl sonra bilmeden kendi oğlu ile çarpışır. Kaybeder. Rostem'i yenen de kendi oğludur.
Rostem, Medler ve Turan Türkleri arasında meydana gelen savaşların anlatıldığı efsanelere de konu olmuş ve kahramanlığı, sahip olduğu yenilmez gücüyle ön plana çıkmıştır. Bu sebepten dolayıdır ki, özellikle yiğitliği, pehlivan yapısı ile kendilerinden söz edilen hükümdarlar için de Rostem benzetmesi yapılmıştır. İranlılar ve Turan Türkleri arasında meydana gelen savaşlarda ön plana çıkan Türk kahraman ve savaşçılarından biri Alp Er Tonga’dır. Alp Er Tonga ile Rostem arasında bir çok çarpışma olmuş,bu iki isimden sıkça söz edilmiştir..
Med saldırılarına karşı koymak isteyen Turan hükümdarı Alp Er Tonga’ya haber yollayarak gelmesini istemiş ve akabinde O’nu İran üzerine yollamıştır. Bu haberi alan İranlılar da Zal’e müracaat ederek yardım istemişler. Zal, artık yaşlandığını belirterek yerine oğlu Rostem’i yollamıştır. İki taraf arasında meydana gelen savaşta, Rostem galip gelmiş, Alp Er Tonga’yı da son anda Türk savaşçıları kurtarmışlardır. Yenilen Alp Er Tonga babasının yanına dönmüş ve daha sonra barış yapılmıştır.
Rüstem ile Alp Er Tonga, birkaç kez muhtelif sebeplerle karşı karşıya gelmeye devam etmişler ve hemen her seferinde Rüstem galip gelmiştir. Savaş dışında med pehlivanları ile Turan Türk pehlivanları da karşı karşıya gelmişler, Rüstem dışındaki med pehlivanlarının tamamı yenilmesine rağmen, Rüstem’in bileği bükülememiş ve neticede yine zafer kendilerinin olmuştur.
İran'ın efsanevî kahramanlarından. Ünlü İran şairi Firdevsi'ye ait olan "Şehname" adlı eserde büyük bir kahramana olarak gösterilir. Rüstem, Türk edebiyatında Rüstem-i Zâl, halk ağzında da Zaloğlu Rüstem diye anılır. Bilhassa İranlılarla Turanlılar arasındaki mücadelelerde bükük kahramanlık, güçlülük ve yiğitlik göstermiştir. Bu yüzden pehlivan, yiğit, hükümdar gibi kişileri övmek için Zaloğlu Rüstem'in adı kullanılır. Halen, Anadolu'da da Zaloğlu Rüstem adıyla meşhurEski Pers İmparatorluğu'yla ne kadar alakası var, orasını bilemem; fakat bu kişi, İranlı bir savaşçı ki, girdiği savaşlardan yenilgi görmeyen bir komutan. Aynı zamanda kişilik ve bedensel olarak çok güçlü birisi görünüşündeki heybetiyle o, yüzlerce kişiye korku salıyordu. Hatta kimi kaynaklarda kendisinden alıntı yapılarak "Okla vurulmayacağına kanaat getirirse, meydanda bin kişiye meydan okuma cesareti varmış"... Bu, ne kadar doğru bilemem; fakat gerçekten karşısına bir ordu çıkaracak kadar kimi korkak uygarlıklar de vardı. Kendilerini uygar gören doğu kavimlerini ve cahil diye adlandıranların, korkak sananların aynaya baktıkları kesindir.Size bir kıssadan alıntı yapmak istiyorum Yeryüzünde yaratılmışların içinde en güçlü insanlardan bir tanesi. İslam bilginlerinden bir rivayete göre; Hz. Ali'ye Allah "Aslanım" dediği zaman Hz. Ali, bir benlik duygusuna kapıldı; "O kadar güçlüyüm ki Rabbim bana Aslanım dedi" ve Allah'a dua etti: "Rabbim, senin yarattığın güçlülerden birini bana göster!" o vakit, Cebrail, insan kılığında gelerek Hz. Ali'ye; "Mezarlığa git ve Rüstem diye seslen!" dedi. Hz. Ali, mezarlığa giderek; "Selamun aleyküm Rüstem!" diye seslendi. Birçok mezardan; "Aleyküm selam!" diye ses geldi. O zaman Cebrail tekrar gelerek, Hz. Ali'ye; "Zal Oğlu Rüstem diye seslen ve sakın elini verme!" dedi. Hz. Ali, tekrar mezarlığa döndü ve; "Selamun Aleyküm Zal Oğlu Rüstem'" diye seslendi. Bir mezardan birisi çıktı. Toprağa bastı ve beline kadar toprağa gömüldü. "Ya Ali" dedi "Tut elimi de çıkayım." Hz. Ali, yerden aldığı bir taşı Zal Oğlu Rüstem'in eline tutuşturdu. Zal Oğlu, taşı bir sıktı ki suyunu çıkardı. Üfledi, tozunu çıkardı. "Ey Ali!" dedi. "Allah, sana Aslanım dedi. Bana Kedim deseydi, sen o zaman görseydin Rüstem'i"."Turan şehzadesi Efrasyap babasının isteği üzerine İran'a harp açtı. iki ordu Dihistan'da karsılaştılar.Boyu servi, göğsü ve kolları aslan gibi ve fil kadar kuvvetli olan Efrasyap, İranlıları yendi. İran padişahı Efrasyap'a esir düştü. İran'ın ilk intikamını o zaman İran'a bağlı olan Kabil padişahı Zal aldı. Zal başarılı olmasına rağmen İran şahının öldürülmesini engelleyemedi. Efrasyap İran'ı ele geçirmek için yeni bir savaş açtı. İran'ın yetiştirdiği en büyük kahramanlardan Zal oğlu Rüstem Efrasyap'ın üzerine yürüdü.. Efrasyap ile Zal oğlu Rüstem arasında bitmez tükenmez savaşlar yapıldı. İran tahtında bulunan Keykâvus, hem oğlu Siyavus'u hem de Zal oğlu Rüstem'i darılttı. Siyavus Efrasyap'a sığındı . Siyavus'un Turan'da bulunduğu sırada evlendiği Türk beyi Piran'ın kızından bir oğlu oldu. Siyavus oğluna babası Keyhüsrev'in adını verdi. Efrasyap uzun yıllar Turan'da hükümdarlık etti. İranlılar Siyavus'un oğlu Keyhüsrev'i kaçırarak İran tahtına oturttular. Keyhüsrev Zaloğlu Rüstem'le işbirliği yaptı ve Turan ordularını yendi. Keyhüsrev ile Efrasyap defalarca savaştılar. Sonunda ordusuz kalan Efrasyap Keyhüsrev'in adamları tarafından öldürüldü. Şehnâme'de Efrasyap adıyla anılan Turan hükümdarı Alp Er Tunga'nın İran hükümdarlarına sık sık yenildiği anlatılmaktadır. Ancak İran Turan savaşlarında İran hükümdarları sürekli değişmiş 140 yıl yasadığı rivayet edilen Alp Er Tunga ise mücadeleye devam etmiştir. Bu durum Efrasyap'ın başarısız olmadığını gösterir. Gerçek destan metni bulunduğu takdirde bu destanla ilgili daha sağlıklı değerlendirmeler yapılabilir.
olan halk kitaplarında Zaloğlu Rüstem ile Arap Üzengi Cengi diye hikayeleri anlatılan bu ünlü İran kahramanı ile Alp Er Tunga arasında sayısız savaşlar olmuş ve bu savaşların çoğunu Rüstem, bir kısmını da Alp Er Tunga kazanmıştır.
Rüstem-e Zâl... Bir iran evsanevi kahramanı olarak geçer. Neriman ] Samu sawur ] Zal Ve Rüstem Mezopotamya egemenliğinin yüzyılalrca Perslerde olması; Perslerle yüzyıllarca ortak bir yasayıs icinde olmaları nedeniyle İran hükümdarlarına hizmet etmişlerdir. Kürt oldukları bilinmektedir. Kürtler newroz bayramlarında bu şahısları yad etme törenleri yapmıslardır. Yine bir iran evsanevi kahramanı olan Demirci Kawa da bu törenlerde temsillenmiştir. Fakat günümüzde bu törenlerin sayısı nerdeyse tükenmiştir.
Rüstemin oğlu Sohrab hariç hepsi iran için hizmetler vermiştir. İran kralı Key Kawus Rüstemin pek söz dinlememesi itibari ile Rüstemi 20 yıl şehire girmemek kaydıyla sürgün etmiştir. Bu sırada Rüstemin karısı Tahmina ile bir çoçukları olur. Fakat Rüstemin sürgün edilmesi ve yenilmez bir kahraman olması yüzünden düşmanlarıda bulunmaktadır. Tahmina bu yüzden Sohrab a babasının Rüstem olduğunu açıklamadan onu büyütmüştür. Zamanla Sohrabın namı büyük derecede yayılır. Ve turan hükümdarı Efrasiyab onu sarayına davet eder ve İranla savaşmak ve askerline cesaret vermek adına generali olarak tayin eder. Tahmina Efrasiyabın İrana savaş açaçağını duyunca Rüstemin bu savaşa katılacagından emindir. Bu yüzden oğlu Sohrab'a Babasının kim olduğunu açıklar. Efrasiyab bu gerçeği bilmekteydi amacı baba ve oğulu birbirine vurdurmaktı. Ama bu açıklamaya engel olamamıştır fakat yinede durum onun lehine gelişir.
İran hükümdarı Sohrabın ne kadar büyük bir savaşçı oldugunu duyunca bir sekilde Rüstemin en iyi arkadaslarını göndererk onu geri getirtir. Fakat Sohrab ın namı Key Kawus u öylesine etkilemiştir ki Rüstemin yaşınıda göz önünde bulundurarak. Rüstemin savaşa katıldıgında adının açıklanmasını istemez cünkü olurda Sohrab, Rüstemi yenerse bu yenilgi İran ordusunu büyük bir korkuya itecektir. Bu yüzden Baba ve oğul birbirinin kim olduklarını bilmeden savaşırlar ve savasşın sonunda Rüstem oğlunu yener ve öldürür.
Zerdüşt rahiplerden pehlevice öğrenen firdevsi bunu epik ve destansı ve insnaı büyüleyecek sekilde anlatmıstır.
Ama günümüzde resmi olarak bu insnaların kürt oldugu açıklanmamıştır. Tıpkı Selahaddin eyyubi gibi. Ve yine diyarbakırlı Nesimi, Urfalı Nabi, bugün ki Kuzey ırakta yaşayan Fuzuli mehmet ve daha bilemediğimiz yüzlerce kişi ve Tüm kürt tarihi yokolmus, tahrip edilmis ve gizlenmiştir.
Zaloğlu Rüstem (Zal Oğlu Rüstem, Rüstem-i Zal)
0 Yorumlar