(Yazarı :Ahmede Xani' Türbesi AĞRI da dır.)

Cizre beyinin(Zeynuddin Emir) dünya güzeli iki kız kardeşi vardır.Birinin adı Zin diğerinin ise Siti'dir.Tacdin,beyin divan vezirinin oğludur. Mem ise Tacdin'in can dostu ve manevi kardeşidir. Baharın başlangıcı olan 21 mart Nevruz bayramında yapılan şenliklerde yöre halkı kızlı erkekli süslenip eğlenirlerdi.Yine böyle bir günde Tacdin ile Mem kız kılığına girip şenliğe katılırlar. Şenlik alanında erkek kılığına girmiş iki ay yüzlü kız görürler. Karşı karşıya geldikleri zaman bakakalırlar. Bu esnada Zin parmağındaki yüzüğü Mem'e, Siti de yüzüğünü Tacdin'e verir.Olayın üstünden günler geçer.Kızlar yeme içmeden kesilir.Durumu gören dadıları(Heyzebun) bunun ancak gönül yarası olacağını dile getirir ve kızları konuşturur.Kızların çaresizliği dile gelir.Olayı anlatırlar aşka düştüklerini ancak gençleri tanımadıklarını söylerler.Bunun üzerine Heyzebun yüzükleri alarak soluğu bir bilgenin yanında alır.Ancak bilgeye kızları diyemez.Onun yerine iki oğlunun olduğunu söyler ve durumu bunun üzerinden aktarır yalnız bilge Heyzebuna iki kızının olduğunu ve dermanlarını kendisinin doktor kılığına girerek çevrede bu dertten hastalanan gençleri sorarak bulabileceğini söyler. Heyzebun yanına üç beş ilaç alarak gençleri aramaya koyulur.Çok geçmeden durumdan haberdar olan Tacdin'in kardeşleri Çeko ve Arif, iki kardeşlerinin hasta olduğunu, yemeden içmeden kesildiklerini ancak hiçbir ilacın tesir etmediğini söylemesiyle birlikte Heyzebun sözü edilen gençlerin yanına varır,durumu anlatır ve yüzükleri gösterir.Tacdin Siti'ye vermesi için yüzüğü çıkarır ve Heyzebun'a verir.Fakat Mem sevdiğinin anısı olduğunu söyler ve yüzüğü vermez. Dadı soluğu kızların yanında alır ve müjdeli haberi verir. Gençler buluşup görüşürler. Ardından büyüklerin de araya girmesiyle Bey, Siti'yi Tacdin'e verir.Yedi gün yedi gece çok hoş bir düğün yapılır.Bu esnada sıranın kendilerine gelmesini bekleyen Mem ile Zin gizli gizli buluşur konuşurlar.Fakat bu durumu çekemeyen ve yakın tarihte sıranın Mem ile Zin'ye geleceğini sezen Bekir fitneci, fesat biridir. Aslen Botanlı olmayıp İran'ın bir köyünden olan Beko'yu Tacdin hiç sevmez.Bey'e bekonun kapısına layık olmadığını ve kovması gerektiğini söylese de başarılı olamamıştır.Bey Tacdin'e;
''Benim bir elim adalet,bir elim de zulümdür''
''İşte Beko benim zulüm kolumdur ve her kapıya da bir köpek lazımdır'', diyerek Beko'yu kovmaz.
Beko bir gün Bey'e giderek Tacdin'in Zin'i kendi tarafından Mem'e verdiğini söyler.Buna kızan bey aslında Zin'i Mem'e vermeyi düşündüğü halde vermekten vazgeçer.Bu olaydan sonra Mem aracılarda eli boş döner.Aşk ateşi gençleri gün geçtikçe kavurur.Bey'in ava çıktığı bir zamanda Mem, Zin'i görmeye gider.Fakat bu sırada bey ve adamları ansızın çıkagelir.Bahçe kapısının açık olmasından kuşkulanan bey bir abaya sarılı şekilde Mem'i bahçesinde görür ve bahçesinde ne aradığını sorar.Bunun üzerine Mem; ''Beyim bilirsiniz ki ben hastayım,dolaşmaktaydım ve kendimi bir anda burada buldum der''. Abanın altından Zin'in kara saçlarını gören Tacdin evini boşaltarak ateşe verir.


Hikaye'nin iki ciltlik bir kitabı (Yazarı:Ahmede Xani'dir), bunun yanında kürt kültürünü çok iyi tanıtan bir de filmi bulunmaktadır. Başrollerde Füsun Demirel ve Halil Ergün gibi tanınmış isimler rol almıştır. Müziklerini Mazlum çimen yapmıştır.Seyretmeyenlere şiddetle tavsiye ederim.Herkesin bilmesi gereken ve hatta çocuklarıyla paylaşacağı hoş bir hikaye olacaktır.Halk hikayelerini biliriz genelde destansı özellikleri ağır basar ama Mem-u Zin destandan Romana geçişin belirgin bir örneğidir. Mezarları Cizre Abdaliye medresesinin idare odalarının altında güney doğu bölümündeki bodrumdadır ve buraya her yıl akın akın ziyaretler gelir.
(Yazarı:Ahmede Xani'dir)
0 Yorumlar