Sidebar Ads

Nuray ÇAVUŞ : BİRAZ EMPATİ LÜTFEN

 


Günümüzde yaşam standartlarının yükselmesi, teknolojinin ilerlemesiyle gelişen sağlık sistemi ortalama yaşam süresini uzattı. Fakat yaşanan sosyo-ekonomik durum, kadınların çalışma hayatında daha fazla yer alması nedeniyle çocukların bakım sorununu ortaya çıkardı. Bu da doğum oranının düşmesine neden oldu. Genç nüfus azalırken yaşlı nüfus hızla arttı.

 Yaşlanan nüfusla birlikte sağlık ve nüfus problemleri de arttı. Yaşlanırken güzel yaş alabilmek de önemli. Bunun için de genç yaştan itibaren, beden ve ruh sağlığımıza yatırım yapmamız gerekiyor. Düzenli spor, sosyal aktiviteler ve zararlı alışkanlıklardan ( sigara, alkol…vb ) uzak durmak gibi…

   Çalışma hayatını çeşitli zorluklar içerisinde yorucu ve stresli geçiren emeklilerimiz, emeklilik hakkını kazanınca, (tabii düşük maaş nedeniyle hala çalışmak zorunda değilse) “Unumu eledim, eleğimi duvara asabilirim” diye düşünüyor ve hareketsiz bir hayata başlıyor. Durum böyle olunca da çağımızın vebası olan “ALZHEİMER” kaçınılmaz oluyor.

Bir emekli olarak, güzel şehrimize gelen emekli Avrupalı turistlere imrenerek bakıyorum. Onlarda durum çok farklı. Avrupalı emekliler bizim gibi “Unumu eledim eleğimi duvara astım” diye düşünmüyor. Aktif yaşamın içinde ülke ülke dolaşarak hem beden hem de ruh sağlıklarını koruyorlar. Şimdi “bizim emeklilerimiz karnını zor doyuruyor; hatta doyuramıyor bile” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bir emekli olarak tüm bu sorunları yakından biliyorum. Bizim emeklilerimizin seyahati marketler arası ucuz gıda peşinde koşmaktan ibaret çünkü. Bu da bir nevi “Hareketli Yaşam” aktivitesi deyip teselli buluyoruz.

Yaşanan tüm bu ekonomik sebeplerden sosyal hayata katılamama emeklilerde bedensel ve ruhsal pek çok hastalığa neden oluyor. Bu hastalıkların başında da çağımızın hastalığı olan “ALZHEİMER” geliyor. Alzheimer’e yakalanan yaşlılarımızın önce yaşam kalitesi düşüyor, sonra da gerçek yaşamdan kopuyorlar.

Yaşamdan kopan sadece bu hastalığa yakalananlar değil, onların en yakınları da oluyor. Yapılan araştırmalara göre Alzeimer hastası yakınlarında %90-95 oranında depresyon saptanmış. Çünkü bu hastalıkta süreç oldukça uzun ve hastanın evde bakımı gittikçe zorlaşıyor. Özellikle hasta ile aynı evde yaşayan çalışan veya okuyan aile fertleri için durum daha da zorlaşıyor. Uykusuzluk ve yorgunluk işgücü kaybına neden oluyor. Eğer evde bir de okuyan bir çocuk varsa, aile büyüklerine yardım etmesi bekleniyor. Bu durumda öğrenci gelecekteki hayallerini sınırlandırmak zorunda kalabiliyor.

Yaşlılarımız bizim baş tacımız…Elbette en iyi şekilde bakılması gerekiyor. Ama Alzheimer gibi özel bakım gerektiren hastaların onlara uygun donanımlı rehabilite merkezlerinde bakılması gerekiyor. Çünkü bu hem uzun hem de zorlu bir süreç. Evde bakım hem hastayı hem de hasta yakınlarını sosyal ve iş hayatından koparıyor. Ülkemizde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı ve bazı yerel yönetimlerde bu tür merkezler mevcut. Fakat sayıları oldukça yetersiz olduğundan ihtiyaca cevap veremiyor. Bu merkezlerin ivedilikle arttırılması gerekiyor. Bu hem hastanın hem de hasta yakınlarının sağlığı açısından şart. Bir Alzheimer hasta yakını olan biri olarak bu sorunları yakından biliyorum ve yetkilileri bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum. Biraz empati lütfen!

Sevgiyle ve sağlıkla kalın….

 Nuray ÇAVUŞ    

Yorum Gönder

0 Yorumlar