Ayrılık kelimesinin sevimsizliğini hiçbir şey yumuşatamaz.
Yaşanmışlıkların istenmeyen sonuçlarında son noktadır. Daha sonra keşke başka bir yol denesek olmaz mıydı? sorularının karşılığı sessizliktir. Beraberliğin anlamı kalmamıştır. Yaşarken hiçbir şeyin değerini bilmiyoruz. Hayat garip bir girdap kuyusu. İçinde kayboluyorsunuz. Bildiğinizi zannettiğiniz her şeyi sorgulamak ve doğrulamak için çaba sarf etseniz bile, neyin doğru olduğunu sizin yerinize karar veriyor. Kendi duygularınızın muhasebesini kendiniz yapamıyorsunuz.
Hiç kimse ilişkinin başlangıcında " Nasıl olsa ayrılacağız veya bu işin sonu yok " diye düşünmek istemez. Medyanın bitmeyen ayrılık haberlerinden hepimiz yorulduk. Gün geçmiyor ki basın sayfalarında şok diyebileceğimiz ayrılık haberleri ile karşılaşıyoruz. Nesillerin de şansız dönemleri var.
Garip bir dünya kaosu içinde yuvarlanıp giderken, şikayet ettiğimiz hangi konusu varsa herkes bu zincirin içinde ve tüm ortak kaygılarımız aynı.
Nefes nefese bir koşturmaca içindeyiz ve özlediğimiz ne varsa erteleyerek yaşadığımız hayatın kıyı köşe kapmacaları da artık kabak tadı verdi.
Hepimiz yorgun savaşçılarımız.
İyimser olmak için çabaladığımız ne varsa su gibi akıp gidiyor. Olumsuzlukların içinde kaybolmak istemesek te; güzel olan bir şeyin tadını çıkarmanın da zevki kalması gibi bir durumun paylaşımcılarıyız.
" Ayrılık, özlem, hüzün, kaybolmak, aramak, " son dönemlerin kilit kelimeleri. Hepimiz bir buton seçiyoruz ve kurgularımızı bu kelimelerle yoğuruyoruz.
TV' lerde haberleri dinleyemez olduk. Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın her ülkenin kendi coğrafyasının bir draması var.
İnsanın sevildiğini bilmesinin arkasındaki dost sayısı önemli aslında. Hayat sevgi üzerine kurgulanmış fakat astarı yüzünden pahalı olan ve bize ucuz gelen bir nefret olgusuna takıldık gidiyoruz...
Kırgınlıklar, dargınlıkların da sonu var. Ne yaparsak yapalım; hayatımızın her anına sahip olamıyoruz... Magazin sayfalarının bitmeyen anonslarının alt yazısı hep aşk haberlerine dayanır. Artık aşkları anlamak, bir toplumu anlamaktan daha zor olduğunu sağır sultan bile biliyor.
Duygularımızda haklı çıkmak, yaşadıklarımızı meşru hale getirmek, hele aşkımızı çevremize kabul ettirmeye çalışırken en büyük yorgunluğu kendimize yaparız.
Her aşkın tek kişilik olduğunu anlatmaya gerek yok.
Benim duygumu yalnızca ben bilirken, gönül kahramanımızın bundan ne kadar haberi var ki? Peki onun duyguları bizim için ne ifade ediyor. Gerçekten istediğimiz sevgi yoğunluğu onda ne kadar? "Seni sevdiğim gibi sende beni sevmek zorundasın" dayatmacası mı?
Niye aşk bizim için bu kadar önemli? Yoksa bu bir hormon aldanması mı?
Aşkın başrolünde iki kişi vardır... Her hikaye kendi kahramanlarını yaratır. Sonra bir şey olur, farkına varamadığımız bir şey. Eksilmeye başlar, paylaşımlar azalır ve sabun köpüğü duygular uçuşmaya ve erimeye mahkum olur. Tutamazsınız, eliniz boşlukta kalır. Sanki hiç yaşanmamış hiç yokmuş gibi gelir. Kendinize yabancılaşır, hikayenize başkasının gözüyle yorumlarsınız. Hatta kapısını aşındırdığınız psikologlara sorarsınız "Neden bunlar benim başıma geldi" Ağır vaka ayrılıkları zordur.
Üstesinden gelmeniz zaman ister. İki tarafta hazırsa sorun yoktur. Anılarda güzeldir diyerek veda sözcükleri ile süslediğimiz ayrılık hikayelerine ekleriz. Sonrasında farklı öykülere sığınırız. Şarkıların birçoğunun güftesi zaten ayrılık üzerine yazılmıştır. Kavuşmalar çok ilginç değildir.
Mutlu sonların sonrası yoktur fakat bitişlerde ve vedalarda gizlidir uzatma senaryoları vardır... Gidenler ve gelenler arasında yaşam kocaman bir romandır. İstesek te, istemezsek te hepimizin hayatında bizi yaralayan ayrılıklar yaşanmıştır. HOŞÇA KAL DEMEYİ BİLMEK
LAZIM...
Vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir.
( ANONİM)
0 Yorumlar