Durum iç açıcı değil!
Sabancı Üniversitesi ve Koç Üniversitesi işbirliğiyle Uluslararası Sosyal Saha Çalışmaları Programı(ISSP) çevresinde hazırlanan “Türkiye’de ve Dünyada Vatandaşlık” raporunun sonuçları parlak değil. Rapor, Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ve Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu tarafından hazırlanmış.
13 Şubat-6 Nisan 2015 tarihleri arasında 58 ilde 509 denekle yüz yüze yapılan bu çalışmanın, vatandaşlık hakları olarak bilinen vergi verme, yasalara saygı, farklılıklara hoşgörü, seçimlere destek, dayanışma gibi konulardaki tutum, eğilim ve algılara ilişkin sorulara cevap vermeyi amaçladığı belirtildi.
Araştırmada Türkiye’de birey ve devlet ilişkisi, bireyin devletten beklentileri ele alınıp, 41 ülkeyle kıyaslanmış. Verilen cevaplar göre, “seçimde oy kullanan, vergi veren, yasalara uyan, farklılıklara saygı gösteren, maddi açıdan kötü durumda olmayanlara yardım eden” bireyler vatandaşlık görevini yerine getiren, iyi vatandaşlar.
Araştırmaya göre, Türk vatandaşlarının yüzde 20’si her gün, yüzde 16’sı haftada 3-4 kere gazete okuyor.
Vatandaşların yüzde 61’i her gün, yüzde 17’si haftada 3-4 kez televizyondan siyasi haber izliyor.
Türkiye’de “Belirli ürünleri siyasal, etik ve çevresel nedenlerle boykot ederim” diyenlerin oranı da yüzde 11. Avusturya yüzde 57 ile vatandaş katılımı en yüksek ülke, yüzde 3 ile ise Bulgaristan ise katılımı en düşük ülke.
“Siyasal gösteriye katıldım” diyenlerin en fazla olduğu ülke yüzde 61 ile Güney Kıbrıs. Yüzde 5 ile en az olduğu ülke de Polonya. Türkiye’de de siyasal bir gösteriye katıldığını söyleyenlerin oranı yüzde 10’da kalıyor.
Derdini kamu yetkililerine anlatmayı tercih edenlerin sayısı ise çok az. Fikirlerimi ifade etmek için bir politikacıyla veya kamu görevlisiyle temas kurdum” diyenlerin oranı sadece yüzde 5. Dünya ortalaması ise yüzde 18. Bu konuda vatandaşların en etkin olduğu ülke yüzde 44 ile Kanada.
Türkiye’de toplumsal ve siyasal birliklere, gönüllü kuruluşlara, derneklere üye olmayanların oranın yüzde 90 olması da ilginç sonuçlardan. “Vatandaşların hükümetlerin icraatlarına muhalif olduklarında, sivil itaatsizlik eylemlerine katılması önemli” diyenler yüzde 37.
“Koşullar ne olursa olsun devletin demokratik haklara saygı göstermesi önemli” diyenler yüzde 57.
“Benim gibi kimselerin hükümetin yaptıkları konusunda söz hakkı yoktur” görüşüne katılanların oranı da yüzde 49.
Türkiye’deki vatandaşların yüzde 37’si “adil olmayan yasayı değiştirme gücünün olduğunu düşünüyor. Parlamentonun vatandaşın taleplerine ciddi şekilde eğilmesinin muhtemel olduğunu düşünenlerin oranı ise sadece yüzde 21.
“Çoğu zaman hükümettekilerin doğru olanı yaptıklarına güvenebiliriz” diyen vatandaşların oranı yüzde 33. Araştırmaya göre vatandaşların yüzde 51’i ise çoğu siyasetçinin sadece kişisel olarak siyasetten kazanç temin etmek için siyaset yaptığını düşünüyor.
Araştırmaya göre diğer ülkelere oranla Türkiye’de insanlar birbirlerine yaklaşımını çıkar-yarar ilişkisine bağlıyor. Etrafındaki insanlara güveni en az olan ülkelerden biriyiz. “Çoğu insan sizden yararlanmaya mı yoksa size adil davranmaya mı çalışır?” sorusuna yüzde 75’i “yararlanmaya çalışır” diye cevap veriyor.
Türkiye 41 ülke arasında bir oranla güvensizlikte birinci sırada. “İnsanlara güvenilir mi?” sorusuna “güvenilir” diye cevap verenlerin oranı da sadece yüzde 14.
Türkiye’deki demokrasinin kötü işlediğini düşünenlerin oranı ile iyi işlediğini düşünenlerin oranı hemen hemen aynı: her ikisi de yüzde 50. On yıl öncesine göre bu alanda büyük bir farklılık yok. Ancak, “Bundan 10 yıl sonra Türkiye’de demokrasinin ne kadar iyi işleyeceğini düşünüyorsunuz?” diye sorulduğunda beklenti çok da yüksek değil. Vatandaşın yüzde 39’u yetersiz işleyeceği görüşünde.
Bu sonuçların önceki araştırma sonuçlarından da derlendiğini açıklayan Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ve Prof. Dr. Ali Çarkoğlu, Türkiye’de insanların tanımadıklarına karşı güvensiz olduğunu, akrabalık bağı, memleket bağı, dini bağ ortak olduğunda insanların güvenlerinin arttığını vurguluyor. Tanımadığı insanlara güvenin yüksek olduğu yerlerde demokrasinin gelişebileceği düşünülürken, bu güvensiz ortam sivil toplum kuruluşlarının gelişimini de engel olabilir.
Araştırma sonucunda umutsuzluğa kapılmayan Prof. Dr. Ali Çarkoğlu durumu şöyle anlatıyor:
“Türkiye diğer ülkelerden çok farklı bir ülke değil. Ancak Türkiye’deki kurumsal yapılar çok zayıf ve manipülasyona açık olduğu için bu sonuçlarla karşılaşıyoruz. Bu sonuçlar ‘yapılacak çok iş var’ çağrısı.”
0 Yorumlar