“Yatırıldığı akıl hastanesinde ölü olduğuna inanan, bu nedenle de yemek yemeyen ve hiçbir yaşamsal faaliyete katılmayan bir akıl hastası, tüm uzman psikiyatristlerce girişilen her çabaya rağmen ölü olmadığı konusunda bir türlü ikna edilemez. Hastanın bu kararından vazgeçmeyeceğini anlayan ve tedavisini üstlenen psikiyatristlerden biri, sonunda hastaya ölülerin vücudunun kanayıp kanamayacağına dair bir soru yöneltir.
Zakir Kaya Kitaplarının 2.Baskısı çıktı iletişim kurmak için tıklayınız.
Hasta; ‘tabii ki kanamaz, çünkü ölülerin tüm hayat fonksiyonları durmuştur’ der. Bunun üzerine psikiyatrist küçük bir iğne alıp hastanın parmağına batırır. Bir müddet şaşkınlıkla parmağına bakan ve kanadığını gören hastanın tepkisi ilginçtir. ‘Lanet olsun! Ölülerin de bedeni kanarmış’ der.” Ibn-i Sina der ki; hiç kimse görmek istemeyen biri kadar kör olamaz. Bazen hepimiz bize geleni olduğu gibi görmektense eğip bükeriz. Eksik bakış açımızla, ne kadar az genişlemişsek o kadar az "görerek" , olanı yontarız, uydurup hallederiz. Ama hallolmaz bir türlü Olmaz ve başka başka şekillerde yine önümüze gelir ki tüm yönleriyle görene kadar bu yansımayı. Bakış genişleyene, idrak açılana kadar devam. İbn-i Arabi'nin uyardığı gibi: "Arifin dairesi geniştir, iki kutbu görüp birleştirir" Olandan saklan saklan nereye kadar? Birleştirip BİR edenlerden OLmak, olanı olduğu gibi görmek ve bilince katmak arzusuyla...
0 Yorumlar