Sidebar Ads

Zakir KAYA- Zıt İki Hal ve Tavır…

Tevazu ve Kibir Birbirine Tamamen Zıt İki Hal ve Tavır…

Birisi insanı yüceltirken öteki küçültür ve gözden düşürür. Birisi insana yakışırken öteki nasıl da çirkin ve itici gösterir. Birisi hayatımızdan sessizce çekilirken öteki varlığını bütün keskinliğiyle göstermekten çekinmez! Günümüzün en pirim eden tavırlardan birisidir kibir…

Birkaç kuruşu olanın, biraz şöhrete bulaşanın ve bir mevki-makam- koltuk bulanın birdenbire kasılarak yürüyüp etrafını hakir görme hastalığıdır kibir! Ne oldum budalası olmuş, sonradan görme, dünyevi zenginliğin şehvetine duçar olmuş şahsiyet zaafları olan kimselerin hastalığıdır enaniyet.

Kibir ibadetlerin temelinden zarar görmesine neden olan öldürücü bir hastalık halidir. Kibir ve enaniyet üzerine Yüce Kuran'da sayısız sure vardır. İmam Gazali kibir üzerine insanda tecelli eden dört önemli afeti şöyle izah eder:

Birincisi: Kibirli insanın basireti kapanır, hakikati göremez. Akıllara durgun verecek derecedeki bu kâinat ona hiçbir şey anlatamaz. İradesizdir. Allah buyurur:
-Yeryüzünde haksız yere kibirlenenleri, ayetlerimi idrakten çevireceğim.(A'raf,146)
-Allah her kibirli ve zalim kalbi mühürler.(Hakikati anlayamaz) (Mü'min 35)

İkincisi: Kibirli insan Allah'ın öfkesini üzerine çeker. Kuran'da buyrulur:
-Allah kibirlenenleri sevmez.

Üçüncüsü: Kibirli kimse dünyada sıkıntılara, ahrette azaba duçar olur.

Dördüncüsü: Kibirli kimse ahrette Allah'ın azabına uğrar. Rivayete göre Allah kudsi hadiste buyurur: “Büyüklük ve ululuk bana mahsus giyeceklerdir. Kim bunları giymek isterse cehenneme atarım. “

Bütün bunların ışığında söyleyebiliriz ki bugünün insanı dindar olsun olmasın ne yazık ki çoklukla kibir elbisesini üzerinden çıkarmayan, enaniyet ve kibirde birbirleriyle yarışan, ahireti ve Allah'ın ayetlerini hatırlamayan bir sekerat halinde dünyevi meşgaleleriyle avunuyorlar. Yarın hiç gelmeyecekmiş gibi davranıp yarını yok sayıyorlar.

İslamı şekilcilikten öte yaşamayan, içselleştirmeyen, Kuran'ın binlerce güzel ahlak ve davranış kurallarından oluşan hükümlerini görmezden gelip işlerine gelenleri insanların önüne koyanlar, ne yazık ki dönüp bir kez olsun kendi kibir ve enelerine bakmıyorlar.

Oysa günümüzün en büyük handikabıdır kibir ve enaniyet!

Tevazu ve hoşgörü medeniyetinden bir nebze nasiplenmemiş insanların İslam adına konuşup, kibir ve enaniyet kulelerinden insanlara İslamı anlatması ne enteresandır ve ne büyük çelişkidir!
İslam âlimlerimizden İmam Gazali der ki:

“Ölüm gelmeden önce üç şeyden kaçın: Kibir, hırs ve ucüp. Allah kibirlenenleri kendi yakınlarından eza çektirmeden; Harisleri bir lokma ekmekle bir yudum suya muhtaç etmeden; Böbürlenenleri kendi pisliğine bulaştırmadan dünyadan çıkarmaz.”

Ne yazık ki bunca uyarı ve ikazlara rağmen insan yine de büyüklenir fırsatını buldukça. Kendini, küçüklüğünü, yetersizliğini, çaresizliğini ve zaaflarını büyüklenerek kapatmaya, gölgelemeye çalışır belki de. Kısalığını, ufaklığını,  zayıflığını bile bile kibirlenir insan.

Mezarlıklar kibirli insanlarla doludur. Taş çatlasın seksen senelik bir ömür için bütün insani vasıflarını bir kenara iten, acımasız, merhametsiz ve vicdansız bir pencereden dünyaya bakan insan için ne büyük bir yanılgıdır, ne büyük bir garabettir bu durum. Makamlar, mevkiler, koltuklar, şan şöhret ve güzellikler artık geride kalmış ve yapıp ettikleriyle baş başa kalmışlardır.

Dünün ihtiras ve kibirde sınır tanımayan insanlarına dönüp baktığımızda bugün unutuldukları köşelerde ne kadar da mahzun ve kederli duruyorlar. Her şey geride kalmıştır. Ancak ezdikleri, haklarına girdikleri, kaderleriyle oynadıkları, acımasızca itekledikleri insanlardan geriye büyük bir vicdan azabı ve mağlubiyet kalmıştır aslında.

Yaşlılığı ve ölümü hatırdan çıkarmamak, insanlığımızdan taviz vermemek, dünyaya fazla bel bağlamamak, insanlara dayanmamak lazım geldiğini unutmamak gerek.

Sözlerimi Osman Hulusi Efendi'nin şu ikazıyla bitirelim:
“Âlemi sen kendinin kölesi kulu sanma
Sen hak için âlemin kölesi ol, kulu ol.
Nefsin hevası ile mağrur olup aldanma
Yüzüne bassın kadem, her ayağın yolu ol
Güneş gibi şefkatli, yer gibi tevazulu
Su gibi sehavetli, merhametle dolu ol.”

Yorum Gönder

0 Yorumlar