HERKES KENDİ EGOSUNUN EŞEĞİDİR
Bazen düşünüyorum da, bir insan vicdanını nasıl kaybeder?
Belki de bu tür insanların vicdanı hiç olmamıştır. Olmayan şey kaybolmaz değil mi?
Bir an olsun aklımdan çıkmıyor, 82 yaşında elleri öpülmesi gereken yaşlı bir adam'ın, polisler tarafından yerlerde sürüklenmesi.
Yusuf Topal; 82 yaşında. Giresun'un Gemilerçekeği Mahallesi'nde yürüme güçlüğü çeken Fatma Topal'ın kronik hastalığı için kullandığı ilaçları bitince, eşi Yusuf Topal ilaçları yazdırmak ve evde bakım hizmeti kararının uygulanmasını sağlamak amacıyla 15 Temmuz Şehitler Aile Sağlığı Merkezi'ne gitti. Doktor Ö.Y. ye başvuran Yusuf Topal, eşi adına düzenlenen sağlık kurulu raporunu göstererek ilaçları reçeteye yazdırmak istedi.
Ancak doktor, hastayı görmeden ilaçları yazamayacağını belirtti. Topal ise evde bakım hizmeti kararı olduğuna dair raporu göstererek sağlık görevlilerinin eve gelmesini talep etti. İddiaya göre, Ö.Y ile Yusuf Topal arasında tartışma çıktı. Tartışma sırasında doktorun "beyaz kod" vermesi üzerine, polis ekipleri sağlık merkezine geldi. Polisler, Topal'ı gözaltına almak istedi.Yusuf Topal direndiği polisler tarafından yaka paça polis aracına bindirilmek istendi.
Ters kelepçe takılan ve biber gazı sıkılan Topal, bu sırada fenalaşarak yere yığıldı. Polisler, yerde sürükleyerek araca bindirdikleri Yusuf Topal'ı Prof. Dr İlhan Özdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürdü. Kalp krizi geçirdiği belirlenen Topal, yaşamını yitirdi.
Kimdi bu herkesin içine korku salan Yusuf Topal.
Bir vatan haini mi,
Azılı bir katil mi
Belki de Doktoru taciz eden bir sapık.
Hayır saydıklarımın hiç biri değildi.
O sadece hasta eşinin ilaçlarını almak isteyen, günbegün yatağında huzurla öleceği günü düşünen garip bir ihtiyardı.
Benim bu gibi durumlarda aklım duruyor. Mantıklı düşünemiyorum.
Neydi bu şimdi. Anlayan varsa bana da anlatabilir mi? Bir yanda egosu tavan yapmış bir doktor müsveddesi, öte yanda 82 yaşında kolunu bile kıpırdatmaya aciz yaşlı bir adam, ne yapabilir? diye düşünmeden paldır küldür olaya müdahil olan polisler.
Al birini, vur ötekine durumlarındayım şuan.
Bu tür olaylar hep EGO'suna yenik düşen insanların eseridir.
Eee düşünün bir. Arkadaş koskoca doktor.
Bireh bireh bireh.
Karşıki dağlar bile ondan sorulacak neredeyse.
Garibim yaşlı amcamız da karşısında duranın insan olduğunu düşünüp "Arkadaş yanlış yapıyorsun" deyince, tabiatıyla doktor arkadaş da şahlanmış.
Koca doktor yahu.
Basmış kalayı garibim ihtiyar adama.
Sen kimsin lan bana cevap veriyorsun.
Sizce de bu tiplere sormanın zamanı gelmedi mi?
Asıl sen kimsin ulan.
Sen kimsin, kimin nesisin ki bu ülkenin vatandaşına böyle pireye bakar gibi ta göklerden bakma yetkisini kendinde görüyorsun.
Söyle kimsin ulan sen. Kim verdi sana böyle bu dağları ben yarattım kibrini.
Ne yazık ki günümüzde, özellikle iş dünyasında bu tip insanların sayısı oldukça yaygın.
Üç harfin içine sığmış kocaman bir dünya yaratılmış imtihan alanı. İnsanın hayvandan aşağı olabileceğinin kanıtı. İnsanın küçük dağları yaratması, yahut yaratmaya dahi tenezzül etmemesi. Kısacası durum bu..
İzniniz olursa yazımı Feridüddin Attar'ın Mantıl-al-Tayr adlı klasik eserinden kısa bir öyküyle tamamlamak istiyorum.
Hak, insan aynasında yansır, Feridüddin Attar
PADİŞAHIN KAŞINTISI
Padişah, seyyah bir dervişe rastlamış; "De bakalım sufi, sen mi daha esaslısın, ben mi?" Derviş "Yorum yok" demiş. "Yuh! Sen ne terbiyesiz bir mahlukmuşsun Devlet Efendi karşında karşında bu mülkün sultanı duruyor! Sualime karşılık vermiyorsun he mi?!"
"Pekala madam kaşındınız, cevap vermek vacip oldu. Benim gibi fakir biri. yüzbinlerce padişahtan yeğdir. Çünkü saltanat süren kimse, imanın tadını bilmez. Sen, kendi egonun eşeğisin. Sırtında fazlalıktan ibaret, nahoş bir yük taşıyorsun. Vesvesenin, korkunun ve cehaletin esirisin. Anlayacağın, benim eşeğim senin sırtına biniyor.
Senin iştahın; yüzünde meymenet, kalbinde ferahlık, bileğinde kuvvet bırakmadı. Gözün kararmış, kulağın sağırlaşmış, beynin sulanmış.
Sen şeytanla kanka oldun. Lakin ikinizi ölüm ayıracak. Gene de dert etme. Nasılsa cehennemde kavuşacaksınız!.
0 Yorumlar