Sidebar Ads

DİLİN KEMİĞİ VARSA

      İnsanız. İnsan olmaktan utandığımız anları çok sık yaşıyoruz ne yazık ki…Hayvanların koklaşa koklaşa anlaştıkları küçük dünyamızda biz bırakın konuşmayı bir avuç suda fırtına kopartarak boğuluyoruz.
    Mevki peşinde koşanlarımız, koltuk sevdalarından mıdır yoksa , rol model aldıkları kişilerin etkisinden çıkamadıkları için mi çok sık egolarına yenik düşerler? Arı kuşu tepemizde…Arıları çok seven (midesine indirmek için) ve arı olmadan da yaşayamayan. Beni tanımayan arıyı yerim, boğarım,yutarım.Yok sayarım bana direnirse.Bana semirilmeyeni ,iyi sindiririm anlayışında timsal olurken ,vatandaş niye efelenmesin.”Ben haklıyım.”  “Ben saygı duymam..” “Ben seni tanımam” demesin. Balık baştan kokarsa ,kuyruk  kokuşmadan elbette nasibini alacaktır.
    Bugünlerde kimsenin kimseye tahammülü yok. Hep ben haklıyım,biz haklıyız  ulaklığında hiç kimse nesnel davranamıyor. Neden tarafsız olamıyoruz? Taraf içinde olunca güvenlik içinde bir seyir ile yaşıyoruz. Başkalarının davulunu dinlemek zorunluluğu içinde değiliz.Kolayda ,sığlıkta yaşamayı tercih ediyoruz.Nesnel olmanın gerçekliğinde kendimize neşter vurmuyoruz.Kendimizi yüceltiyoruz, biricik yapıyoruz. Bazılarımız da dip balıkları gibi derinliğimize çekiliyoruz kimseyle ilgilenmiyoruz. Etliğe sütlüye karışmamamın güya dinginliğini yaşıyoruz. İki yol da bizi gerçeği tanımaya götürmüyor.
    Neden  mi nesnel  olamıyoruz? Oligarşik  ortamdan kaynaklanıyor. Kafasına uyanı tanıyan, uymayanı tanımayan bir zihniyetle yönetiliyoruz. Hepimiz kraldan çok kralcıyız bu yüzden.
     Başka bir boyut daha var ki hadsizlik…Tepede oturuyorsun diye zeminde oturanı aşağılamazsın;onun yaşamını  kısıtlayacak kurallar, yaptırımlar vb. durumlarda onun varlığını yok sayamazsın.Seni   tepede güçlü yapan zemine yaydığın ışıktır.Işık bırakmaktan çok yaftalık ,kindarlık peşindeysen, sevimsizleşirsin. Yaptırım gücünle güçlenirsin. O yaptırımlar  düşünce kral çıplak misalisin.
    İnsanın insana meydan okuduğu,güçlünün zayıfı ezdiği, külhan beyi,kabadayı adamların mantar gibi türediği bir zamanda çocuklar,kadınlar, hayvanlar zalim dünya karşısında  umarsızlaşmıştır.Egolarının zehirli güçleriyle din ile dil örgüsünü damarlarına şırıngalayan bu tür adamlar kadınlara,çocuklara, hayvanlara  yaşama hakkı tanımadığı gerçeğinde çöreklenerek içimizdeki engereklerin iyice semirtildiği ülkemizde dilin kemiğini  sorgulayamıyoruz bile.Can ve mal güvenliğimiz tehlike kıvılcımlarıyla tutuşurken…
    Baştan ayağa iletişim dersi içinde değiliz. Olmaya da niyetimiz yok. Ortaya karışık  ve algısı karmakarışık  bir iletişim pizzasından  besleniyoruz.Kimin haklı kimin haksız olduğunun pek ehemmiyeti yok. Kimin borusunun öttüğü ile ilgileniyoruz.En çok gürültü çıkaran,kavga eden kesinlikle haklı oluyor. Çirkefleşmeden uzak olanlar ,dilini bulaşık süngerine dönüştürmeyenler  sığ, beceriksiz,pısırık algısıyla yaftalanıyor. Etik değerlerin hiçleştirildiği bir dönemde iletimin güzelliğini yaşamak olanaksız oluyor.Pragmatik ve egoist yaşam popülist olmayı,gündemden düşmemeyi öğretiyor.
    İnsancıklar  konuşa konuşa anlaşamıyorsa “ bildiğim en iyi şey hiç bilmediğimdir .” diyecek algı kimsede olmadığındandır. Herkes her konuda söz sahibi,uzman olunca , iletimde uzlaşı mümkün olmaz.Saçaklı, ayrık otlu yaşanan günlerimizden daha yalın, içten günlerimiz olsun.
                                                                                                                             Hatice ALTUNAY                                      

Yorum Gönder

0 Yorumlar