Sidebar Ads

SANAT DEĞİRMENİ İLE DONANAN YAPRAKLAR

                           SANAT  DEĞİRMENİ İLE DONANAN YAPRAKLAR
     Sanat dedikleri nedir ki deyip geçiyoruz oysa, Anadolu’nun her tarafında kültür-sanat dergileri çıkaran bir yığın yürekli insanlar var. Dergiler sanatın birincil mutfağıdır. Her yazan kitap çıkarmak peşinde koşmak yerine kültür-sanat dergilerinde pişse, ustalaşsa olmaz mı? Sabırsız ,acemi yazan takımı var şimdilerde pek moda. İnternet şairleri ve yazarları nasıl da yüzüyor sanalda. Sabırsızların kitabı yayınlansa, okunsa,ün yapsa,alkışlansa …Birdenbire mantar gibi tanınsa olmaz mı ? Popülist bir yazar olsa uzunca kuyruk olan okurları …Kitapları çok satsa çok para kazansa köşeyi dönse… Kitabın kapağının zor açıldığı  memleketimizde bu bir ütopya…
     Genç kalemleri yüreklendirmek gerek elbet. Okul gazeteleri,dergilerinden başlayan pek hoş bir egzersizle başlasalar yazmaya. Böylesi güzel mutfakta yetişen , editörlük , yazın öğretmenliği yapan bir yığın öğrencilerimin kulakları çınlasın.Ne çok ne güzel yazacak konuşacak konuları vardı onların,çıkardıkları okul dergilerinde ve gazetelerinde.Hem de biz hiç görev vermemişken kendiliğinden toplanıp  yazdıklarını tartışan,soran sorgulayan en güzel eserleri önümüze sergileyen gençlerdi onlar. Yirmi sekiz yıllık meslek hayatımda nasıl edilgenleşti genç beyinler ,değil gazete ,dergi kitap okuyanı parmakla sayılı…Gelinen nokta modern iletişim ağı zihinlerin dibine kibrit suyu mu döktü yoksa bizim huyumuz tembellik mi,rahatına düşkün olmak mı anlayamadım. Şimdilerde yaşadığımız körleşme hepimizi sardı sarmaladı.Umutsuz değilim yine de. Bir akımdır nihayetinde.
       Ürettiklerinin  yayımlanması kimin hoşuna  gitmez ki… İlk hedef bir çuval para verip kitap çıkarmak mı? Yazarlık atölyelerinden çıkardığı kitapla, otuzdan fazla kitabı olan yazın emekçisine ben oldum algısıyla caka satmak mı?Yerle basında filizlenip,ülke çapında yayınlanan dergilerde yazılarıyla büyümek, olgunlaşmak mı?Düşündüm de kendime çok mu haksızlık yaptım ellisine yaklaşırken kitap çıkarmakla?Yeniyetme yazarların böbürlenen tavırlarını görünce ister istemez kendini sorguluyor insan
      Okulun yarışmalarına katıldığım günleri düşündüm.Çok ciddiye aldığım yazılarımı,şiirlerimi düşündüm. Lise yıllarımda bir gazetenin düzenlediği genç şairler antolojisinde yayınlanan iki şiirimi… Kasabanın yerel gazetesinde yazılarımın yayınlandığını  görünce havalara uçtuğum günleri. Gazeteleri çantamda günlerce gezdirdiğimi.Arkadaşlarımın,öğretmenlerimin beni takdir eden okşayıcı sözlerini düşününce bambaşka mutlu olurdum.
     Gelelim bugüne okullardaki yarışmalara katılan  öğrenci sayısı o kadar az ki…Ülke genelinde gençlere yönelik çeşitli yarışmalara katılansa iki kişiyi geçmiyor. Sonra birdenbire şöhret kapılarını aralamak isteyen genç kalemler yayınevlerinin kendilerini keşfetmesini bekliyor. Parasıyla değil mi mantığı içinde kitabını bastırıyor.Yıllar sonra “pek de acele etmeseydim  berbat bir şey oldu “ yorumunu  getiriyor.
         Sanat öyle bir güçtür ki söz kılıçtan güçlüdür. Bir söz savaşa son verir.Bir söz ilham olur yüreğine sıcacık dokunur insana.Özü ile şiir diliyle yazar,öykünür bir öykünün içindeki aşık insan.Sanat öyle bir güçtür ki bir kavgayı silkeler Yunus’un diliyle “söz ola kestire başı/söz ola kestire savaşı/ söz ola ağulu aşı /yağ ile bal ede bir söz “ Bir sözle durur nice kavgalar…Bir söz ile büyür fide. Bir söz ile çürür zaman.Sanat yontulmamış kimlikleri adam eder. Sanat bükülmez gururu yerle bir eder;onulmaza, yalnıza yepyeni yol açar,yoldaşlık eder.Yokluğun yoksulluğun içinde kitapları bulmasam,okumasam bugün kendimi sanat yolunda bulmazdım elbet.Sanat benim yoksulluğumu,boynu bükük oluşumu ’isyan ederek ‘kadere bağlamak yerine zihnimi doldurarak esin kaynaklarımı genişletti. Algılarım açıldı Duyu ve düşün kaynaklarını açtım usul usul.Eylemlerimiz oya gibi işlenirken ,edilgenliklerimiz azalırdı nasılsa.
      Kitap basmak hayalimi ötelerken  bir an geldi ki bulunduğum yerden  yerel bir yayında çıktı derken kendimi sanat dünyasının tam ortasında buluverdim.Geç Kalan Sezgi diyerek geç kalmışlığımı dillendirirken şiir kitabımda biraz da acelecilere cilalı bir kapaktır aslında. Ahmet Arif’in bir şiir kitabı vardır . Bir şiir kitabıyla zihnimizin haritasında bir nektardır dizeleri. Niye çok kitap diye çırpınalım ki…Olgunlaşmanın ağırlığını duyuyorum şimdi omuzlarımda. Çevremdeki çiçeği burnunda yazar, şair dizilmişken  benim yere doğru ağırlaşmış dallarım.Geciktiğim bunca yıl bana en olgun meyveleriyle döndü. Okumak derim bunca zamanın adına. Batı klasikleri okumayan , Kafka’yı okumayan nice yazarlar gezinir aramızda. Okumadan ,olgunlaşmadan nasıl yazar olunur ?Yazarlık eğitimi verilir ;yazar olmanın yolu okullu olmaktır denilir;Ben çok katılmam buna. Memleketimizin en seçkin nice yazarları okumaktan, yaşamaktan başka hangi eğitimi aldı.
      Ben neden mi  geciktim? Sanatın çiğ kalmış sözcüklerinden  kurtulmak için geciktim. Siz yeninin yenisi  yazarlarımız siz neden  bu kadar ivediniz anlamadım. Sizleri eleştirmek haddim değil lütfen beni bağışlayın. Olgunlaşmanın deminde benimle aynı düşünmeseniz de aynı yaprağın yeşili olduğumuz için kendinize bir gül veriniz.
                                                                                                              KHA- Hatice ALTUNAY   7 /01/20

Yorum Gönder

0 Yorumlar